Haber

Bankacılar KKM’de Müşterileri İkna Ediyor: “Sınırlanmış” Serbest Bırakılan Dolarla Rezervler

Seçim belirsizlikleriyle ‘serbest piyasa’nın sınırlarını çizerek dolara olan talebi yönetmeye çalışıyor. KKM getirilerinde döviz talebini engellemeye çalışan bankacıların yanı sıra rezervlerde satışların devam etmesi dikkat çekiyor. Serbest piyasa ile resmi döviz kuru arasındaki fark kapansa da ikinci cinsten sonraki ekonomi politikaları merak edilmeye devam ediyor. Ekonomistler durumu nasıl yorumluyor?

Seçimin ardından bankaların seçim öncesi KKM’ye dönmekte zorlandıkları da eklendi. TL mevduat faizleri de yükselirken, kurumsal müşterilerin döviz satışı da kısıtlandı.

Ekonomim’de Şebnem Turhan, seçimin ardından yoğun bir gündemle çalışmaya başlayan bankacılık sektöründe KKM getirilerinin yoğun olduğunu, KKM’den ayrılanların dövize dönüşünün sorun yarattığını belirtti.

BDDK haftalık bilgilerinde KKM ilgisinin yoğunluğu görülürken, 5 Mayıs itibarıyla KKM’nin hacmi 2,2 trilyon lirayı aştı. KKM hacminin yaklaşık yüzde 60’ının döviz cinsinden olduğu, yüzde 40’ının ise Hazine’den TL girişi olduğu hesaplanıyor. Döviz getirisi sağlayan KKM ise TL mevduat faizi ve döviz getirisi hedeflerini yakalamaya yardımcı olduğu için bankaların ana odak noktasıdır.

28 Mayıs’a kadar döviz kurlarında artış istenmediği bilinirken, seçimlerin ikinci tura kalmasıyla birlikte bankacılık kaynakları, bankalararası ile serbest piyasa arasındaki uçurumun ve bankaların uygulamalarının devam edeceğini vurguluyor.

KKM’de kalacak müşterilere yüzde 8,5 faiz oranının yanı sıra yüzde 13-24 döviz opsiyon faizi de veriliyor. Döviz getirisi olan KKM’lerde yıllık döviz faiz oranları yüzde 30-32’ye yükselirken, 5 milyon dolar döviz getirisi KKM’de yüzde 30 yıllık döviz faizi ile 3 ayda 375 bin dolar ‘getiri’ sağlanıyor. Ancak kaynaklar KKM’de kalan müşteri sayısının az olduğunu da söylüyor.

Sosyal medyada yapılan yorumlar, seçim sonrası piyasalarda görülen hareketlere dikkat çekiyor.

Eski bir tüccar olan bir kullanıcı, yorumlarındaki bilgilerle ironi yaptığında,

Yabancı yatırımcıların ikinci tip veya ikinci ilaçtaki sonuçları fiyatlandırmasının bir “çıkış” olabileceğini belirtiyor.

Döviz talebindeki artış için Mısır Modeli’ni anlatan Prof. Dr. Selva Demiralp, döviz talebinin nasıl azaltılabileceğini de sorguluyor.

Türkiye ekonomisinin ithalata dayalı olduğunu göz önünde bulundurarak büyümeden ödün vermeden döviz talebini düşürmenin zor olduğunu belirtiyor ve bunun seçim ortasında hayata geçirildiğini düşünüyor.

Büyümeden vazgeçmenin piyasa faizleri üzerindeki baskıyı azaltacağını, döviz kurunu kontrol ederken enflasyonda yükselme olmayacağını ancak gerileme olmayacağını belirtiyor.

Mısır Modeli’nde ‘sermaye kontrolleri’ ile sıkılaşmaya giderek ve ‘piyasalarda paniğe yol açmadan’ büyümenin yavaş ama sürdürülebilir olacağını öngörüyor. Serbest piyasa ile resmi döviz kurlarındaki yüzde 20’lik farkın Mısır’da hane halkının döviz talebini sonlandırarak yönetilebileceğini, döviz yetersizliğinin yurtdışına çıkma ve ithal tüketim gibi durumlarda kısıtlamalara neden olduğunu belirtiyor.

Merkez Bankası eski Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara da “Döviz rezervlerinden net satışlar tüm hızıyla devam ediyor” diyor. Bu ? bunu grafiksel olarak açıklıyor.

Serdar Pazi, Kara’nın paylaştığı grafiğe “Bir uçuruma yeterince uzun bakarsan…” dedi.

Atilla Yeşilada yoruma gerek görmüyor.

Bloomberg tarafından derlenen verilere göre dolar/TL 12 aylık ve 3 aylık vadeli işlem sözleşmeleri arasındaki fark Ağustos ayından bu yana en yüksek seviyeye ulaştı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu